23 Ağustos 2016 Salı

Tarık Tufan

Afrika’nın bir bölümünde yaşayan kaplanlar arasında ilginç bir dayanışma örneği sergilenir. Güçlü yağmurlar beraberinde korkunç yıldırımlar taşırlar buralara. Adeta gökyüzünü yırtan yıldırımlar, yeryüzüne büyük bir gürültü ile inerler. Tarihin içinde tanrıların kavgası ya da öfkesiyle anılır Yıldırımlar. Sahici bir öfkenin yansımasına benzer gerçektende.İlginç olan bu şiddetli yağmurlar yağarken kaplanların birlikte gerçekleştirdikleri bir olaydır. Yoğun yağmurlar sırasında kaplanlar açık alanlara çıkarlar. Kısmen yıldırımlara karşı korunaklı açık alanlar. Çünkü ağaçların üzerine yıldırım düşmesi olasılığı fazladır. Büyük orman yangınlarına da neden olabilir bu yıldırım düşmeleri.Açık alana toplanan kaplanlar yere uzanırlar.Gurup halinde yere uzanan kaplanlar kafalarını birbirlerinin kafalarına yaslarlar.Tek bir şey yüzünden!Eğer birinin üzerine yıldırım düşerse, diğerleri de onunla birlikte ölür. Yan yana, göğüs göğse, kafa kafaya duran kaplanlar böylece ölüme birlikte gitme yemini ederler.Birisi öldüğü anda diğerleri de ölsün diye.Birbirlerine sahip çıkmak adına.Dost olduklarını ispatlamak için.Ölümü birlikte karşılayarak birlikte olmanın en onurlu yüzünü taşırlar. Kimse ihanet etmeden ve bir an olsun oradan kalkmayı düşünmeden öylece beklerler muhtemel bir ölümü.Dostluğun ölümcül fedakarlığını paylaşırlar.Kimi zaman kentin için de böyle gurupların içinde olduğunuzu düşünürsünüz. Omuz omuza bir yaşam paylaşımında bulunduğunuzu. Statüler önemli olmaksızın yan yana uzanmış insanlar olabileceğinizi düşünürken çıldırtıcı bir şüphenin esiri olursunuz. “Acaba kalkarlar mı birden?” Yıldırım düştüğü anda kalkabileceklerinin korkusu sarar bütün benliğinizi.Güvenemezsiniz.Herkes birbirinin yüzüne şüpheyle bakar.Kent, yıldırım düştüğünde yalnız, kalanların acı hikayeleriyle doludur. Her sokağında, tek başına ölenlerin hazin izleri vardır kentin. Emeğini, geleceğini, gülümsemelerini paylaşan insanların, müthiş bir gürültüyle üzerlerine düşen yıldırımların altında, hiç ummadıkları bir anda tek başına kalmanın çaresizliği okunur yüzlerden. Asıl soru sona kalanın kim olacağı sorusudur.Kimin hangi mazeretle kalkacağı…Ya da kimin yakın durduğu halde, diğerlerine temas etmediği….Bu yüzden kentin düşüş hikâyelerinde trajik bir yalnızlık vardır. Korkunun ve çıkarların, her şeye rağmen yaşamı kutsamanın verdiği bir ihanet duygusu.Her şey rağmen, onursuz da olsa, yaşamı kutsamanın tiksindiren yüzleri.Şimdi böyle bir tedirginlik duygusu taşıyorum kendi içimde. Kimseden emin olamıyorum sırf bu yüzden. Dahası gök gürültüleri duyulduğunda orada olabileceğimden bile kuşkuluyum.Bu …. kuşkular tek tek tüketiyor hepimiziYağmur yağıyor…Gök gürlüyor…Birazdan yıldırımlar düşecek kentin sokaklarına…

21 Ağustos 2016 Pazar

İskender Pala-Efsane

''Yüce tanrım! Ya ona azıcık merhamet ver, ya bana çokça dayanma gücü.
Ya bendeki sevginin birazını ona ver; ya ondaki vurdumduymazlığın birazını bana.
Tanrım! ya onu bana ver, ya beni ona...''
                                                 

19 Ağustos 2016 Cuma

Halil Cibran

Ve bazılarımız gerçeği içinde taşır ama bunu sözcüklerle ifade edemezler. 
Böyle insanların bağrında ruhları ritmik bir sükunet içinde yaşarlar.
                                                                                          

18 Ağustos 2016 Perşembe

Kahkaha atmayı bilmezdik artık tebessümde edemiyoruz
Hayallerimin kıyısındayken vazgeçtim herşeyden birbir terk ettim tüm rüyalarımı. Şimdi sıfırdan başlıyorum herşeye ama bu sefer gerideyim 10 adım kadar koşsam yetişirim umutlarıyla tutunuyorum hayata  lakin biliyorum koşmayacağımı tekrardan vazgeçeceğimi ve bu sefer dönüşü dahi olmayacağını evet farkıdayım tüm olup bitenlerin fakat elden ne gelir artık. Fıtrat belirlendi karekter oturdu artık bize kabullenip beklemek düşer. Beklerkende üzülmek birazda dövünmek azıcıkta ağlamak...

17 Ağustos 2016 Çarşamba

dost

Tekrardan kitaplara sığınmalı. Onlara açmalı derdini onlarla paylaşmalı her şeyini hem üzmüyorlar da seni arada sinirlendirip üzdükleri de olur ama olsun bir diğeri gönlünü alıyor. Mesela kitaplar senden hiç bıkmıyor usanmıyor yorulmuyor hiçbir sözüne alınmıyor hep tekrar tekrar kucaklıyor adeta anne gibi hem onların dolacak bardakları da yok sadece sonsuz sevgileri var hem de sadece sana karşı. Yalnız da bırakmıyorlar sen uyumadan uyumuyorlar mesela sen gülmezsen gülmüyorlar sen olmazsan onlarda olmuyor senle eğleniyorlar senle gülüyorlar. Anne kadar sabırlı ve sıcak oluyorlar. Zaten insanoğlunun istediği bu değil mi ne yaparsan yap sonucu ne olursa olsun yine de seni seven sıcak bir kucak.

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Hey ben geldim!

Karanlığın verdiği güven duygusuyla yazmaya başlıyorum zamanla bu güven duygusun yerini bir çeşit korku ve endişe alıyor. Peki ama neden? Uzaklarda yanan ışıkların bir bir sönmesi mi yoksa zamanla azalan insan sesleri mi? günlük hayatta varlıklarıyla mutsuz eden insanları geceleyin küçük bir belirtilerinin verdiği bu güven duygusu da ne? Kaçmaya çalıştığım tüm insanlara muhtaç hissediyorum şimdi... Bu zamana kadar kaçırdığım elimi tutsunlar istiyorum... Ama bunları hemen şimdi istiyorum çünkü ben yarını olmayan bir kurbağayım...